Fransa genel seçimlerinden sonra aşırı sağın iktidara gelebileceği korkusu gerçekleşmemiş olabilir. Ancak Fransız siyaseti kendisini benzeri görülmemiş bir kaosun içinde bulabilir.
Fransa'da yapılan genel seçimlerin ikinci turunda sol görüşlü Yeni Halk Cephesi (NFP) ittifakı en fazla oyu alarak zaferini ilan etti ancak hiçbir parti salt çoğunluğu elde edemedi.
Ancak merkezci Emmanuel Macron, Avrupa Birliği'nde (AB) kurulan koalisyonu taklit edebilir ve başkanlığının geri kalan üç yılında uygulanabilir bir gündem uygulayabilir.
İşte Fransız siyasetini değiştiren geceden öne çıkan dört olay:
1. Aşırı sağ karşıtı bir koalisyon kurun işe yaradı
Marine Le Pen'in Ulusal Miting Partisi (RN) ilk turda birinci olmasına rağmen, adaylar ve seçmenler arasındaki taktiksel ittifaklar aşırı sağı ikinci turda üçüncü sıraya taşıdı.
Hafta boyunca 200'den fazla adayın çekilmesi, aşırı sağ karşıtı seçmenlerin ikinci turda ortak adayların arkasında birleşmesine olanak tanıdı.
Çıkış anketleri, ülkenin dört ana sol partisinden oluşan Yeni Halk Cephesi (NFP) ittifakının yaklaşık 185 sandalyeyle birinci geldiğini gösteriyor.
Macron'un Rönesans partisi, Ulusal Meclis'te neredeyse 100 sandalyeyle RN'den sonra ikinci büyük parti. Kolayca 50'den fazla merkezci müttefiki bir araya getirebilirdi.
2. Belirsizlik ve geleceğe yönelik kaygılar
Prensip olarak merkezci ve sol koalisyon yaklaşık 340 oyla parlamentoda gerekli çoğunluğu sağlayabilir.
Ancak birçok Makronist'in Ulusal Birlik kadar aşırıcı olarak tanımladığı Jean-Luc Mélanchon liderliğindeki Esnek Olmayan Fransa (LFI) ile ittifak olasılığı pek olası görünmüyor.
LFI sol partilerin en büyüğü olabilir ancak bazı sosyalistler bile Mélenchon'u “zehirli” olarak görüyor.
Macron'un Haziran'da erken seçim çağrısı yapmasının ardından solun alelacele oluşturduğu taktik ittifak bir hafta bile sürmeyebilir.
Bu Fransa'yı kaosa sürükleyebilir. Cumhurbaşkanı ve başbakanın farklı partilerden gelmesi nadir olsa da bu yeni bir şey değil. Şu anki çıkmaz eşi benzeri görülmemiş bir durum.
Ocak ayında göreve başlayan Başbakan Gabriel Attal, bugün istifasını Cumhurbaşkanı Macron'a sunacak. Milletvekili olarak devam edebilir ancak yerine kimin geleceği belli değil.
3. Von der Leyen Koalisyonu mu?
Seçeneklerden biri, Macron'un merkezcileri, sosyalistleri, ekolojistleri ve Le Pen'i desteklemeyen merkez sağ Cumhuriyetçi Parti'den (LR) parlamenterleri bir araya getirerek oluşturacağı bir koalisyon.
Bu, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in Avrupa Parlamentosu'nda (AP) bir araya getirdiği merkez sol, merkez sağ, liberaller ve belki de yeşiller arasındaki ittifaka benzer olabilir.
Fransa'da seçim hesapları bu tür bir düzenlemeye yarıyor. Dört grup Parlamentoda 310'un biraz üzerinde oy alarak 289 barajını aşabilir, ancak yine de gelecekte zorluklarla karşı karşıya kalabilirler.
Seçmenlerin Macron'a büyük bir darbe indirmesinin ardından başka bir Macroncu başbakanı aday göstermek tedbirsizlik olarak algılanabilir. Aynı şekilde Cumhuriyetçilerin de Sosyalistlerin adaylığını kabul etmesi pek mümkün görünmüyor.
Daha küçük bir partiden ya da teknokratlardan oluşan bir hükümetten uzlaşma adayı çıkması daha olası görünüyor.
Bu anlaşmanın en az bir yıl, yani en erken bir sonraki seçimlere kadar, belki de Macron 2027'de görevden ayrılana kadar sürmesi gerekecek.
Her iki durumda da gelecek belirsiz ve istikrarsız görünüyor. Şu anda gayri safi yurt içi hasılasının (GSYH) %5'inin üzerinde bütçe açığı bulunan Fransa'nın güçlü bir liderlik sergilemesi pek mümkün görünmüyor.
4. Le Pen kaosun tadını çıkarabilir
Özellikle koalisyon oluşumunda ortaya çıkacak olası karmaşıklık ve dağınık tavizler dikkate alındığında aşırı sağcı RN'nin yönetme sorumluluğunun olmayacağına inanılıyor.
Aşırı sağ tarafından başbakan olarak seçilen Jordan Bardella, seçim anlaşmasını “şerefsiz” ve “doğal olmayan” olarak nitelendirirken, RN'nin destekçisi Cumhuriyetçi lider Eric Ciotti bunu “utanç verici” olarak nitelendirdi.
RN'nin iyi bir iş çıkardığına şüphe yok. İlk turda 9,3 milyon Fransız RN'ye oy verdi. Yaklaşık 125 olan koltuk sayısı, 2022'de kazandığı 89'a veya 2012'de sahip olduğu iki sandalyeye göre büyük bir artışı temsil ediyor.
Şimdi Macron'un pisliği temizlemesini izleyecekler ve birkaç yıllık kaosun seçmenleri aşırı sağcı bir partiye iteceğini umacaklar.
Bu, Le Pen'in 2027'deki başkanlık seçimini kazanma arzusuyla uyumlu görünüyor.